Biraz Adam Olaydım...
Karşıya geçmek için, yanmasını bekliyor kalabalıklar, o borunun içinde yürüyen kambur çizgi adamın...“Geç” geç...
“Dur” dur...
Esiri gibi insanlar, bir parça camın...
Bir sürü gibi ışığa göre yürümek bana göre değil...
Uçan bir kuş olaydım...
*
Kırmızı yandığında, duracağına bir koşu geç diyor şeytan...
Yarı yoldan geri dön...
Ya da otur orta yere...
Hatta eğil bacaklarının arasından bak geçenlere...
Biraz deli olaydım...
*
Şu kurallar...
Şu ceket düğmeleri, yol çizgileri, kapı zilleri, peçeteler, çatal, bıçak, bahçe duvarları, işaretler, tabelalar...
Kâğıtlar, rakamlar, harfler...
“Sayın” demek zorunluluğu bana göre değil...
Yüksek bir yere çıkıp bağıraydım:
“Dürzüler...”
Biraz dobra olaydım...
*
Saatler...
Kuş seslerine göre uyanaydım...
Yatma saati kafana göre...
Yok canın istedi, sabaha karşı kalk otur...
Sağı solu telefonla ara...
Git kapılarını çal daha gün ağarmadığında, kapıyı açan şaşkın pijamalı adama “Uyuyor musunuz?... Uyandırdım mı yoksa...” diye sor hatta...
Yok canım istedi...
Duvarın üzerine çık da öten horoz taklidi yap...
Biraz özgür olaydım...
*
Deli saçması bunlar...
Ama bir koca ulusu sinmiş, pısmış, korkmuş, sessiz, tepkisiz gördükçe hani aklımdan geçmeyen şeyler değil...
İnadına...
Bu ülkeyi başkası mı kurtardı diyorum düşmanlarından çoğu zaman...
Bu kadar mı vurdumduymaz olur...
Bu kadar mı sağır, kör ve dilsiz...
Her şeyini elinden alırlar da; cebindeki emeğinden çocuğunun geleceğine... Adaletinden, demokrasisinden cumhuriyetine, çağdaşlığına, bütünlüğüne, marşlarına, kahramanlarına kadar, hiç mi sesini çıkarmaz insan...
*
İşte o zaman...
Hayal kuruyorum; koşup koşup uzun eşek niyetine ve milletim adına, sırtına binmişim bir dürzünün...
Biraz adam olaydım...
10 Nisan 2012 - Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder